Genişlemeden Sorumlu Komiser Olli Rehn Dışişleri Bakanı'na yazdığı mektupta başta Hrant Dink olmak üzere gazeteci ve yazarlara dava açılmasına neden olan TCK'nın 301. maddesinin gözden geçirilmesini istedi. Gül çalışma başlattı.
Kıbrıs sorunu nedeniyle Avrupa Birliği'yle (AB) müzakere sürecinin sonbaharda çıkmaza gireceği beklentisi sürerken, siyasi reformlardaki yavaşlama da ilişkilerde ciddi bir sıkıntı kaynağı. İktidarının ilk bölümünde siyasi alanda yaptığı reformlarla Avrupa'dan övgü alan hükümet, reform sürecinin yavaşlamasıyla bir süredir yoğun eleştirilere hedef olmaya başladı. Son olarak Avrupa Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e, reformlardaki yavaşlamaya ve uygulamadaki aksaklıklara dikkat çeken bir uyarı mektubu gönderdi. Kısa bir süre önce Ankara'ya gönderilen mektupta, 9. uyum paketinde yer alan yasaların çıkarılmadığı belirtilirken, TCK'nın AB standartlarıyla çelişen uygulamalarına dikkat çekildi. Hrant Dink'le ilgili kararın Yargıtay tarafından onanmasını örnek olarak veren Rehn, başta 301. madde olmak üzere TCK'nın gözden geçirilmesi gerektiği mesajını verdi. Olle Rehn 9. uyum paketinin de biran önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
Ankara'da alarm zilleri çaldı
Rehn'in son mektubu Ankara'da alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Dışişleri Bakanı Abdullan Gül, 301. maddenin gözden geçirilmesine dönük bir çalışma başlatılması için talimat verdi.
Hrant Dink, Elif Şafak gibi yazarlar aleyhine açılan davalar ve dava sonuçları, TCK'nın bazı maddelerinin Avrupa standartlarında olmadığı yönündeki izlenimi güçlendiriyor. Ankara şimdiye kadar gelen eleştirileri yeni TCK'nın uygulanışına ilişkin sağlıklı bir sonuca varmak için içtihat oluşması gerektiğini savunarak geçiştirmeye çalışmıştı. Ancak yazarlar aleyhine açılan davalar Türkiye'nin savunmasını zora soktu.
Önümüzdeki hafta Brüksel'de yapılacak olan temel hak ve özgürlükler faslındaki tarama toplantısında Türk heyeti sıkıntılı dakikalar yaşayacak. Diplomatların "mayınlı tarla" tanımlamasında bulunduğu bu fasıl altında, ifade özgürlüğünün yanı sıra, azınlık hakları, kültürel haklar, asker-sivil toplum ilişkileri gibi Türkiye açısından sıkıntılı konular yer alıyor. AB bazı alanlarda yapılan reformları yetersiz buluyor. Kürtçe yayın ve öğrenime getirilen kısıtlamaların kaldırılmasını isteyen AB, gayrimüslim azınlıklara tüzel kişilik verilmesi, azınlıkların din adamı yetiştirilmesine imkan tanınması beklentisinde. Meclis'teki Vakıflar yasasının yetersiz kaldığı görüşündeki AB'nin diğer beklentileri, Alevilerin taleplerinin yanıt bulması, askerin sivil hayattaki rolünün daha da azaltılması yönünde.
Babacan'dan "iyi hazırlanalım" talimatı
Temel hak ve özgürlükler faslında yaşanacak sıkıntılar, seçim sürecine hazırlanan hükümeti iç politikada zorlayacak nitelikte. Brüksel'deki toplantıya katılacak olan Başmüzakereci Ali Babacan, hafta başında Ankara'da yaptığı toplantıda "hükümet olarak en çok önem verdiğimiz fasıl bu. Çok dikkatli olmamız lazım" diyerek, bürokratlara çok iyi hazırlanmaları talimatını verdi.
Sorun Maddede değil uygulamada
Doç. Dr. Adem Sözüer
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Aslında Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sorun 301'inci maddenin yapısıyla ilgili değil. Temel milli yararlara aykırı hareket etmekle ilgili yasalar Fransa, Almanya ve Polonya gibi ülkelerde de mevcut. Bu nedenle Avrupa'nın sıkıntısı bu yasayla değil de, daha çok uygulamayla ilgili. "Neden Türkiye'de bu yasaya dayanarak bu kadar fazla dava açılıyor?" diye soruyorlar. Yasanın doğru anlaşılıp yorumlanmasıyla birlikte aşılabilecek bir sorun bu. Bu nedenle Türkiye'nin yapması gereken şey de uygulamanın üzerinde durmak. Bu sıkıntılı durumun değişeceğini ummak gerekiyor. İfade özgürlüğünün pekiştirilmesi için uygulama anlamında atılması gereken adımlar bulunuyor. Avrupalının ifade özgürlükleriyle ilgili sıkıntılı olduğu yanları iyi anlayıp doğru yorumlamak en önemli şey.
301'inci madde nedir
Yeni Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesine göre, Türklüğü, Cumhuriyeti veya TBMM'yi alenen aşağılayan kişiler hakkında, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına istemiyle dava açılabiliyor. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını aşağılayan kişilerin, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, Türklüğü aşağılamanın yurtdışında bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, eylemi gerçekleştiren kişiye verilecek cezanın üçte bir oranında artırılacağı öngörülüyor. Eski TCK'nın 159'uncu maddesinin yerini alan 301'inci maddenin, 159'uncu maddenin otoriter işlevinden uzaklaşmayı sağladığı belirtiliyordu.
Sorun Maddede değil uygulamada
Doç. Dr. Adem Sözüer
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Aslında Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sorun 301'inci maddenin yapısıyla ilgili değil. Temel milli yararlara aykırı hareket etmekle ilgili yasalar Fransa, Almanya ve Polonya gibi ülkelerde de mevcut. Bu nedenle Avrupa'nın sıkıntısı bu yasayla değil de, daha çok uygulamayla ilgili. "Neden Türkiye'de bu yasaya dayanarak bu kadar fazla dava açılıyor?" diye soruyorlar. Yasanın doğru anlaşılıp yorumlanmasıyla birlikte aşılabilecek bir sorun bu. Bu nedenle Türkiye'nin yapması gereken şey de uygulamanın üzerinde durmak. Bu sıkıntılı durumun değişeceğini ummak gerekiyor. İfade özgürlüğünün pekiştirilmesi için uygulama anlamında atılması gereken adımlar bulunuyor. Avrupalının ifade özgürlükleriyle ilgili sıkıntılı olduğu yanları iyi anlayıp doğru yorumlamak en önemli şey.